DAISY NÖBETTE NIGHT WATCH

DAISY NÖBETTE NIGHT WATCH

DAISY NÖBETTE
NIGHT WATCH
Elinde, içi kremalı kek dolu olan bir kese ile saat sekize çeyrek kala ofise vardı. Canı kahve istiyordu.
She arrived at her office with a paper bag in her hand containing fresh cream buns at a quarter to eight and was dying for a cup of coffee.
Anahtarı tam deliğe sokmuştu ki, bir kadın sesi, “Kapı açık Daisy,” diye bağırdı.
As she put the key in the lock, a woman’s voice called out, "It’s open, Daisy."
Bu temizlikçi kadın Pam’di.
It was Pam, the cleaner.
“Kahvaltı yapar mısın Pam?” diye sordu Daisy gülümseyerek.Sonra, Pam’in ağlamış olduğunu farketti.
"How about some breakfast, Pam?" said Daisy with a smile and then noticed Pam had obviously been crying.
“Pam, ne oldu sana?
"Pam, whatever has happened?
Gel buraya otur ve benimle kahvaltı et.
Come on sit down and have some breakfast with me.
Lütfen, seniüzen şey her neyse söyle bana.”
Please tell me what’s bothering you."
Pam iki çocuğuna bakan çok çalışkan bir kadındı.
Pam was a hard-working woman with two children to bring up.
Bütün binanın, yani, yedi ofisin temizliğini o yapıyordu.
She did the cleaning for the whole building which meant seven offices.
“Jim çocuklar konusunda gene bana baskı yapıyor.
"Jim has been on to me again about the children.
Biliyorsunuz, yasal olarak onları görmeye hakkı yok. Ama bu işin peşini bırakmıyor.”
You know he has no legal right to see them and he really couldn’t care less about them, and never has."
“Haydi çay suyu koyalım.”
"Let’s put the kettle on."
Daisy neskafe yaparken, Pam’e de bir tane kremalı kek uzattı.
Daisy began preparing the instant coffee and offered Pam a bun,
“Neden olup biten her şeyi baştan anlatmıyorsun Pam?”
"Now, why don’t you start from the beginning?"
Pam çok düşünceli ve yorgun görünüyordu.Anlatmaya devam etti:
Pam looked extremely troubled and went on:
“Siz de biliyorsunuz, boşandığımızda Jim çocukları görme talebinde bile bulunmamıştı.
"You see, when we got divorced he didn’t even ask to see his children.
Şimdi beş parasız kalınca, çocukları benden kaçırmakla tehdit edip benden para istiyor.”
Now he’s got no money, he’s trying to torture me into giving him some with the threat that otherwise he’ll get the children away from me."
“Bence bunu yapması pek kolay olmaz, Pam,” dedi Daisy.
"I don’t think he can do that easily, Pam," Daisy reasoned.
Pam bir kremalı kek daha aldı.
Pam accepted another bun.
“Biliyorum Daisy, kolay olmaz ama Jim çok kincidir. Beni, hayatımı cehenneme çevirmekle tehdit etti.”
"No Daisy, not easily, but he’s very vindictive and he’s threatened to make my life a hell."
“Pekala, bekleyelim ve neler olduğunu görelim.
"Well, we’ll just have to wait and see.
Bak Pam, eğer Jim iyice çıldırırsa yapacağın tek şey polis çağırmak.”
Look, if he gets violent all you have to do is call the police."
“Jim’i çok iyi tanıyorum. Eğer istediği parayı vermezsem söylediklerini yapar.”
"I know Jim, if I don’t give him money he’ll be as good as his word."
Üç gün sonra Daisy’nin telefonu çaldı.
Three days later Daisy got a telephone call.
“Merhaba Daisy, ben Pam. Aklımı kaçırmak üzereyim.
"Daisy, it’s Pam. I’m going round the bend.
Jim her gece meyhaneler kapanınca, yatak odamı gözetleyebilmek için bizim evin oralara geliyor ve bütün gece tuhaf sesler çıkarıp duruyor.
Jim’s been coming round to my house every night after the pubs close trying to see through my bedroom window and making strange noises.
Benim usanıp pes etmem ve istediği parayı vermem için uğraşıyor.
He’s trying to get on my nerves so that I’ll give in and hand over all the money he asks for.
Üç gecedir hiç uyuyamadım.”
I haven’t slept for three days."
“Jim’i polise şikayet ettin mi?”
" Have you informed the police about it?"
“Jim bana telefon edip, eğer onu polise şikayet edersem benim ruh hastası olduğumu ve hayal gördüğümü, bu yüzden de çocukların vesayetini alamayacağımı söylemekle tehdit etti.
"Jim telephoned me just now and said that if I call the police in, he’ll tell them I’m imagining things and hysterical and mentally ill and shouldn’t have his children in my custody.
Benşimdi ne yapacağım? Kendimi çok kötü hissediyorum.”
What am I going to do Daisy? I feel desperate."
“Pekala Pam, sen bana adresini ver. Ben gelip ne yapacağımıza karar vereyim.”
"All right Pam, tell me your address and I’ll see what I can do."
Daisy, elektronik eşyalar satan Trends adlı dükkana girip, dükkanın sahibi Bay Ranjee ile görüşmek istediğini söyledi.
Daisy went round to Trends, her local television, radio and computer shop, and asked to speak to Mr. Ranjee, the owner of the shop.
“Bay Ranjee, sizden birkaç günlüğüne bir kamera ödünç alabilir miyim?”
"Mr. Ranjee, do you think you could lend me a camcorder for a couple of days?"
Daisy birkaç ay önce, Bay Ranjee’nin dükkanını soyan hırsızı bulmuştu.
Daisy had found the thief who was stealing from the shop a few months’ ago
Bay Ranjee de, Daisy’ye sürekli, eğer bir şeye ihtiyacı olursa gelip istemesini söylüyordu.
and Mr. Ranjee had always said that if ever she needed something, please to come and ask for it.
“Tabii ki veririm Bayan Hamilton. Karanlıkta çekim yapan bir kamera istiyorsunuz anladığım kadarıyla.
"Of course, Miss Hamilton. You say you want one that works in the dark.
O zaman şunu alın.Nasıl kullanılacağını biliyor musunuz? Ben size göstereyim nasıl kullanacağınızı”
Mm - take this. Do you know how to use it? Let me show you."
Bay Ranjee, yarım saat boyunca, kamera kullanmanın inceliklerini anlatttı.
Mr. Ranjee spent the next half hour teaching Daisy some elementary camcorder tricks.
Daisy, o gece saat on gibi, yanına kamerasını ve yağmurluğunu alarak Pam’in evine gitmeye karar verdi.
Daisy decided to go around to Pam’s house at about ten that evening armed with the camcorder and its rain-proof covering.
Daisy ayrıca yanına bir düdük ve vakit geçirmek için de bir çikolata aldı
She also had a whistle in her pocket and a Mars bar to while away the time.
“Hayır olamaz, yağmur başladı,” diye kendi kendine söylendi Daisy.
"Oh no! It’s beginning to rain," Daisy exclaimed to herself.
Ne zaman gece çalışması gerekse, o gece mutlaka yağmur yağıyordu.
Whenever she had a job on at night it invariably rained.
O akşam en azından yanına yağmurluğunu ve beresini almıştı.
Fortunately, this time, she had brought a plastic mac and hood with her.
Gecenin o saatinde, ortalıkta ancak birkaç kişi görünüyordu.
At that time of night there were few people around.
Pam ona, eski bir evde oturduğunu ve yatak odasının da evin arkasındaki bahçeye baktığını söylemişti.
Pam had explained that she lived in an old cottage, and that her bedroom was round the back facing the garden.
Daisy Pam’in evine vardığında arka bahçeye dolandı ve orada alçak bir çitten geçti.
When Daisy arrived, she went to the back of the cottage, climbed over the low fence
Yıkık dökük bir kulübe vardı bahçede.
and saw there was a tumble-down tool shed at the bottom of the garden.
“İşte bu kulübenin içinde saklanıp o canavarın gelmesini bekleyebilirim.
"That’s where I’ll hide and wait for that monster.
Benim sevgili dostum Pam’i rahatsız etmeye nasıl cüret edebilir o,” diye düşündü Daisy.
How dare he try to hurt dear Pam," thought Daisy.
Daisy kulübenin içinde beklerken, çiçek saksısı gibi bir şeyin bahçeye fırlatıldığını duydu
Once inside the shed Daisy heard something like a flower-pot fall to the ground outside
Ve kulübenin küçük kirli penceresinden görünmemek için iyice çömeldi.
and crouched down so that she couldn’t be seen through the small dirty window.
Kediler toplanıyordu orada galiba çünkü miyavlama sesleri geliyordu.
Apparently it was a meeting-place for cats, for she heard miaowing.
“Pam’in eski kocasının her geceki garip sesleri çıkarmasını sağlamak için bu kedileri buradan uzaklaştırmalıyım çünkü bunlardan korkup gidebilir.”
"Certainly if Pam’s ex-husband wants to repeat his previous performance, I’d better get rid of those cats so he’s not scared off."
Daisy, kulübenin penceresini dikkatlice açtı ve içeride bulduğu eski bir ayakkabıyı kedilere fırlattı. Kediler kaçışıp ortadan kayboldular.
She opened the shed door warily and threw an old shoe she had found inside at the cats, who hastily vanished.
Şimdi her çay tekrar eski sessizliğine bürünmüştü.
Now everything was quiet again.
İki saattir o soğuk ve rutubetli yerde hareketsiz oturmaktan Daisy’nin kasları tutulmuştu.Oturduğu eski sandalyeden kalktı.
Two hours later Daisy, very stiff from the damp and cold, got up from the ancient wicker chair she had been sitting on.
“Daha fazla dayanamayacağım burada kımıldamadan böyle oturmaya,”diye sızlandı kendi kendine.
"I can’t stand it much longer" she moaned to herself.
Sonra, birinin çamurda şap şap sesler çıkararak yürüdüğünü duyar gibi oldu.
Then she thought she heard the noise of Wellington boots sloshing through the damp foliage.
Birisi eve doğru yaklaşıyordu.
Someone was creeping towards the house.
Onca zamandır hareketsiz durmaktan Daisy’nin kolları ağrımıştı ve elindeki kamerayı az daha düşürecekti.
Daisy’s arms ached because of the enforced inaction and she nearly dropped the camcorder.
Bir iki adım daha attı ve kulübenin yarı açık duran kapısından yavaica dışarı süzülüverdi.
She stepped out of her shoes and slipped out of the partially-open shed door.
Tam o sırada bütün lambaları yanan bir araba geçti oradan ve Daisy arabanın ışığıyla her şeyi tam olarak görebildi:
At that very moment a car passed by with its lights fully on and Daisy could see quite clearly:
Pam’in eski kocası gizlice Pam’in yatak odasını gözlüyordu.
Pam’s husband was spying into her bedroom window.
Daisy hemen kamerayı açtı.
Daisy managed to act quickly and turned the camcorder on.
Artık yağmur sadece çiseliyordu.
It was only drizzling now.
Pam’in kocası pencereden eski karısına bağırıp onu tehdit ediyordu.
Pam’s husband began shouting through the window at his ex-wife and threatening her.
Daisy bütün o sahneyi çekiyor ve bütün tehdit sözlerini kaydediyordu.
Daisy was filming the scene and recording all the menacing words.
O sırada kameradan korkunç bir ses gelmeye başladı.
Suddenly the camcorder made a strange whirring sound.
“Belki de kaset bozulmuştur,” dedi Daisy telaşla.
"Maybe the tape’s blocked!" panicked Daisy.
Kamerayı kapatmaya çalışırken yanlışlıkla yanlış düğmeye basınca, o korkunç ses daha da şiddetlendi.
She tried to turn it off but pushed the wrong button and the whirring sound increased.
Tam o sırada Pam’in eski kocası onu farketti ve sinirli bir şekilde o tarafa döndü.
At this point Pam’s ex-husband became aware of it and turned round furiously.
Birinin onu gözetlediğinin farkına vardı ve çok kötü küfrettti.
He realized someone was watching him and swore profusely.
Sonra da dövecekmiş gibi Daisy’nin üzerine yürümeye başladı.
Then he made towards Daisy as though to hit her.
Daisy öncelikle kamerayı güvene almak istedi ve Jim’e arkasını dönüp bağırmaya başladı.
Daisy’s first thought was to protect the camcorder with her body, she turned her back on him and started yelling.
Sanki o bağırma sonsuza kadar sürmüş gibi geldi Daisy’ye
It seemed to her that her yelling lasted an eternity.
Birdenbire, insanın gözünü kamaştıran bir el feneri ikisini de aydınlattı.
Suddenly a strong torch light shone on both of them.
“Neler oluyor orada?
"What’s going on here?"
Bunları söyleyen, gayet cidddi görünen bir kadın polisti.
It was a police-woman, looking very determined.
“Çitten atlarken gördüm sizi,”dedi polis elfenerinin ışığıyla adamı işaret ederek.
"I saw you climbing over the fence," indicating the man with the light of her torch
“İkiniz de sessizce buraya gelin şimdi.
"Come quietly, both of you.
Sizi meskene tecavüzden tutukluyorum ve…”
I'm arresting you for trespassing and ..."
O sırada Pam yatak odasının penceresinde belirdi ve pencereden dışarı baktı.
Just at this moment Pam appeared at her bedroom window, opened it and looked out.
“Memur hanım, memur hanım, bu adam benim evime zorla girmeye kalkışıyordu ama bu genç hanım benim arkadaşım.”
"Officer, officer. That man is certainly trespassing, but the young lady is my friend."
Oraya bir polis memuru daha geldi ve Pam’in eski kocasını tutukladılar. Pam de Daisy’yi banyo yapması ve beraber sıcak kakao içmek için eve davet etti.
Pam’s ex-husband was taken away as soon as the constable’s colleague appeared and Daisy was invited inside the cottage to clean up and have a hot cup of cocoa.
“Gerçekten çok şanslıyız,” dedi Daisy.
"Well, that was a bit of luck." said Daisy.
“Gecenin bir yarısı Jim’i yatak odasının penceresinden bakarken kameraya alabilmek ve bu delili polise verebilmek gerçekten büyük şans.
"To be able to film him looking in your window at night and have the whole scene witnessed by the police.
“Jim’in seni bir daha rahatsız edebileceğini sanmıyorum.”
I don’t think you’ll be having any more trouble from Jim!"
Ertesi sabah Daisy saat on birde ofise vardığında, çalışma masasının üzerindeki vazoda bir demet çiçek buldu.
Next morning at about eleven Daisy arrived in her office to find a fresh bunch of flowers in a vase, on her desk.
Yanında da kurşun kalemle yazılmış bir not vardı.
Nearby was a little note written in pencil.
“Teşekkürler Daisy. Tekrar teşekkür ederim. Pam.
"Thanks Daisy, thanks again. Pam.
Not:Buzdolabına bir kavanoz ev yapımı erik reçeli koydum.”
P.S. I’ve put a pot of homemade greengage jam in your fridge."
Top