Let's Learn Turkish
Let's Learn Turkish
Let's Learn Turkish
Her Şey Sende Gizli Everything Depends on You
Her Şey Sende Gizli Everything Depends on You
Yerin seni çektiği kadar ağırsın,
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın,
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin,
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün,
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna; ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun.
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar inansın.
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer;
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret,
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın.
Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın,
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
Arzu
Arzu
Bebeğim, sana dokunmak istiyorum
Senin kuyunda nefes almak istiyorum
Gördün mü, seni avlayacağım
Seni benim cehennemime getireceğim
Bebeğim, seninle sevişmek istiyorum
Seni kemiklerimde hissetmek istiyorum
Oğlum, seni seveceğim
Seni ruhuna saldıracağım
Arzu, açım
Umarım beni beslersin
Beni nasıl istiyorsun, beni nasıl istiyorsun?
Beni nasıl istiyorsun, beni nasıl istiyorsun?
Beni nasıl istiyorsun, beni nasıl istiyorsun?
Beni nasıl istiyorsun, beni nasıl istiyorsun?
Tatlım, seni kırmak istiyorum
Seni tahrik etmek istiyorum
Evet, seni inciteceğim
Senin ağzından duyacağım
Oğlum, seni tatmak istiyorum
Dilimle seni soymak istiyorum
Seni öldüreceğim
Seninle yerde uzanacağım
Arzu, açım
Umarım beni beslersin
Beni nasıl istiyorsun, beni nasıl istiyorsun?
Beni nasıl istiyorsun, beni nasıl istiyorsun?
Beni nasıl istiyorsun, beni nasıl istiyorsun?
Beni nasıl istiyorsun, beni nasıl istiyorsun?
Seni hissetmek istiyorum, hepsini istiyorum
Questions
Questions
Question Sentences
Question sentences in Turkish can be classified into two groups like in English:
Yes-no questions
Regular questions
There are also question tags, i.e. questions of the form "You are coming, aren't you?".
In this lesson, we will see how these different types of questions can be asked in Turkish.
Before looking at how questions are constructed, let's see the question words in Turkish.
English Turkish
what? ne?
who? kim?
which? hangi?
where? nere?
when? ne zaman?
how? nasıl?
how many? kaç tane?
how much? ne kadar?
how often? ne sıklıkla
Now, let's see how different types of question sentences can be constructed.
1. Yes-no questions
Reported Past Tense
Reported Past Tense
(mış/miş/muş/müş)
There are two types of past tense in Turkish: definite past tense and reported past tense.
We use reported past tense for events that are "reported" to us by someone else. It is used when there isn't complete certainty about whether a particular event has taken place or not.
For example, let's say you ask your friend about where he went for the summer holiday. He tells you that he went to Turkey. Now if someone else asks you about where your friend went for the holiday, you would tell them "Arkadaşım Türkiyeye gitmiş" ("My friend went to Turkey"). Since you didn't witness your friend spend his holiday, the information is only reported.
Since reported past tense has no equivalent in English, definite and reported past tense usually look the same when translated:
Arkadaşım Türkiyeye gitti - My friend went to Turkey
Arkadaşım Türkiyeye gitmiş - My friend went to Turkey
HEYECANLI YOLCULUK A NICE LITTLE TRIP
HEYECANLI YOLCULUK A NICE LITTLE TRIP
“Daisy, benim, Ted.” Dedektif-Müfettiş Singleton, çok sevdiği özel dedektifini telefonla arıyordu. “Daisy, it’s me - Ted,” Detective-Inspector Singleton was telephoning his favourite private detective.
Bir dava vesilesiyle tanışmışlardı. O günden beri de işten fırsat buldukça beraber bir yerlere gidiyorlardı. They had met on a case and ever since they had been going out together, when work permitted.
“Önümüzdeki birkaç gün için bir planın var mı?” “How are you fixed for the next few days?”
Daisy o sırada ısınmak için sıcak bir şeyler içiyordu çünkü ofis biraz serindi. Daisy had been drinking a boiling hot mug of Ovaltine as it was still a bit chilly in the office.
Baharın habercisi çiçeklerin başlarını topraktan tereddütle uzatmaya başladığı günlerdi. Güneş insanın gözlerini kamaştırırcasına parlıyordu. The first flowers were hesitating at coming out but there was a bright sun in the sky.
Yüzleşme
Yüzleşme
Sabah ne ara oldu be arkadaşım
Gelde şimdi yataktan çık, çıkabilirsen
Hergün aynı terana
Of, bıktım usandım
Bir sürü yük
Altından kalk kalkabilirsen
(2x)
Sabır taşım çatladı hiç mecalim yok
Bakma sen güldüğüme
Yazık değil mi ömrüme
Şu çektiğime
Hesabı kessin kader
Hadi yüzleşmeye
Vur, vur
Kader bir daha
Öldürmeyen her darbe güç verir bana
Vur, vur, vur, vur kader bir daha
Düşsek bile kalkarız
Eninde sonunda
Vur, vur
Kader bir daha
(2x)
Vur, vur, vur, vur kader bir daha
Düşsek bile kalkarız
Eninde sonunda
Vur…
Submitted by Yiğit Yılmaz on Tue, 20/09/2016 - 21:21
Align paragraphs
English translation
"Confrontation!" "Yüzleşme!"
My friend, ehat happened to the calling in the morning then,
Come on now go out of the bed if you can go,
Everyday the same melody,
Ugh, I got tired, I got bored,
A lot of burden,
Get rid of it, if you can do so,
(2x)
My patience stone is cracked,
I have no power,
Learn turkish - Numbers
Translation / Numbers
Learn turkish - Numbers
English↕ Turkish↕
Zero Sıfır - soefoer
One Bir - bir
Two Iki - iki
Three Üç - ütch
Four Dört - dört
Five Beş - bech
Six Altı - altoe
Seven Yedi - yedi
Eight Sekiz - sekiz
Nine Dokuz - dokuz
Ten On - on
Eleven On bir - on bir
Twelve On iki - on iki
Thirteen On üç - on ütch
Fourteen On dört - on dört
Fifteen On beş - on bech
Sixteen On altı - on altoe
Seventeen On yedi - on yedi
Eighteen On sekiz - on sekiz
Nineteen On dokuz - on dokuz
Twenty Yirmi - yirmi
Twenty-one Yirmi bir - yirmi bir
Twenty-two Yirmi iki - yirmi iki
Twenty-three Yirmi üç - yirmi ütch
Twenty-four Yirmi dört - yirmi dört
Twenty-five Yirmi beş - yirmi bech
Twenty-six Yirmi altı - yirmi altoe
Twenty-seven Yirmi yedi - yirmi yedi
Twenty-eight Yirmi sekiz - yirmi sekiz
Twenty-nine Yirmi dokuz - yirmi dokus
Thirty Otuz - otuz
Thirty-one Otuz bir - otuz bir
Thirty-two Otuz iki - otuz iki
Thirty-three Otuz üç - otuz ütch
Ararım Seni I Look For You
Ararım Seni I Look For You
Akşam erken çöker yalnızlığıma
Sokak sokak gezer ararım seni
Hasretin gönlümün yangınlarında
Alev alev yanar ararım seni
Gözyaşlarım kurur yanaklarımda
Hüzünlü bir ıslık dudaklarımda
Sigaram sabahlar parmaklarımda
Nefes nefes çeker ararım seni
Gölgen düşer sanki hep yollarıma
Adım adım yürür izlerim seni
Bir çılgın özleyiş girer kanıma
Yudum yudum içer ararım seni...
Evening comes soon to my loneliness
i walk around streets, look for you
yearning for you in the fires of my heart
i burn like flames and flames, look for you
Tears get dry on my cheeks
A melancholic whistle on my lips
my cigarattes reachs to mornings in my fingers
i inhale breath by breath, look for you
as your shadow appears on my path
walk step by step, follow you..
A wild longing goes into my blood
i drink sip by sip, look for you
Biz Us
Biz Us
Yaşıyor ama uzaktaysam senden
Bil ki seni hiç unutmadım
Ölüm değilse bizi ayıran
Yazık olmuş ,hata yapmışsız
Senden yada benden ne farkeder
Şeytana uymuş aşkı yakmışız
Adımı söylemezdin bana seslenirken
Aşk derdin,aşkım derdin
Her aşk dediğinde
Beni kendinde daha da aşık ederdin
Buluştuğumuz anları hatırlıyorum
Güller açardı gönlümde sen gelirken
Üç-beş saat bile ayrılsak
Yapraklarım dökülürdü sen giderken
Yanyana duran iki yıldızdık sana göre
En parlak,en güzel olanı bendim
Gökyüzünde ki tek yıldızındım senin
Fırtınalarda saklanıp korunduğun
Liman olduğumu söylerdin
Ömrünün sonuna kadar beni seveceğini
Kalbini kalbime kelepçeleyip
Anahtarını okyanusa attığını söylerdin
Benim için kıyamet seni kaybettiğim gün demekti
Ruhumda sakladığım en değerli hazinemdin
Sonsuza kadarda saklayacağım
Yokluğumda sen nasıl olursun hayal ettiğimde
Seni mutlu, çok mutlu görüyorum
Çünkü hep öyle ol istedim
Turkish personal endings/suffixes
Turkish personal endings/suffixes
The 'Modern' LPT Case Name Grammatical Case Name What does it refer to? How is it recognized in English? How is it recognized in Turkish? Special Notes
The Dictionary Form The Absolute Form or Case The noun in its pure form. It's the 'no case' case. It's the noun on its own as you'd find it in a dictionary.
Example --
1) grape
2) muscle
3) weep(ing), cry(ing) [verbal noun] It's the noun on its own -- exactly as you'd find it in a dictionary.
Example --
1) üzüm
2) adale
3) ağlama [verbal noun]
The Direct Object Case Accusative or Definite Object or Direct Object Case The direct object of a verb or the object of certain prepositions. It's a noun found in the predicate of the sentence.
Example --
1) I ate the grape.
2) She pulled the muscle.
3) He likes repairing antiques.
4) He loves Turkish bread. By the presence of one of the following suffixes:
-i/ü/ı/u [or by -yi/yü/yı/yu after a vowel].
Example --
Aşkın Ne olduğunu Bilen Biri
Aşkın Ne olduğunu Bilen Biri
Versions: #1#2
Herhangi biri
Herhangi biri
Herhangi biri
Herhangi biri
Beni suçlayabilirsin
Utandırmaya çalış beni
Ve ben seni hala umursuyor olacağım
Başından savabilirsin
Hatta eleştirebilirsin
Ve ben seni hala umursuyor olacağım
Dünya
Benim aptal olduğumu düşünebilir
Onlar seni göremez
Benim görebildiğim gibi
Oh, ama
Aşkın ne olduğunu bilen biri
Anlayacaktır
Herhangi biri
Herhangi biri
Herhangi biri
Herhangi biri
Çok üzgün hissediyorum sadece (herhangi biri)
Birileri için
Bana merhamet eden
(Herhangi biri) Çünkü onlar bilmiyor
(Herhangi biri) Oh onlar aşkta mutluluk nedir bilmez
Biliyorum
Gitmene asla izin vermeyeceğim
Daha fazlası
Benim
Anlayabildiğimden
Oh, ama
Aşkın ne olduğunu bilen biri
Anlayacaktır
Oh (herhangi biri) onlar anlayacaktır
(herhangi biri) eğer aşkı denerlerse anlayacaklar (herhangi biri)
(herhangi biri) Oh anlamaya çalış (herhangi biri)
(herhangi biri)
Learn turkish - Looking for someone
Translation / Looking for someone
Learn turkish - Looking for someone
English↕ Turkish↕
Excuse me, is Sarah here? Afedersiniz, Sarah orada mı? - afedersiniz, sarah orada moe
Yes, she's here Evet burada - Evet burada
She's out Dışarı çıktı - doecharoe tchoektoe
You can call her on her mobile phone Cep telefonundan arayabilirsiniz - tchep telefonundan arayabilirsinis
Do you know where I could find her? Onu nerede bulabilirim? - onu nerede bulabilirim
She is at work Işinde - ichinde
She is at home Evinde - evinde
Excuse me, is Julien here? Afedersiniz, Julien burada mı ? - afedersiniz, julien burada moe
Yes, he's here Evet burada - evet burada
He's out Dışarı çıktı - doecharoe tchoektoe
Do you know where I could find him? Onu nerede bulabilirim? - onu nerede bulabilirim
You can call him on his mobile phone Cep telefonundan arayabilirsiniz - tchep telefonundan arayabilirsinis
He is at work Işe gitti - iche gitti
He is at home O evde - o evde
The importance of strategies of social language learning and cooperative learning in the process of teaching Turkish as a foreign language
Full Length Research Paper
The importance of strategies of social language
learning and cooperative learning in the process of
teaching Turkish as a foreign language
Mehmet Celal VARIŞOĞLU
Department of Turkish Language and Literature, Faculty of Arts and Sciences, Gaziantep University, Turkey.
Received 3 January, 2016; Accepted 16 May, 2016
In order to implement the teaching of a foreign language at a desired level and quality, and to offer
some practical arrangements, which stand for to the best use of time, efforts, and cost, there is a need
for a road map. The road map in teaching is a learning strategy. This article shows how strategies of
social language learning and cooperative learning can be used in teaching of Turkish as a foreign
language. The article uses the framework of the research made on learning strategies and is based on
qualitative research methods. It evaluates the strategies which are connected to the social language
Bilmiyor
Bilmiyor
Yalan yok gözümde tüter durursun
İzlerin silinmiyor
İçimde boş yere atan bir kalp var
Sahibi bilinmiyor
Bir yanım hasret
Bir yanım nefret
Çaresiz dizimuzikleri.co kaldım
Tanrım ne olur yardım et
Boşluğu dolmaz unut demek olmaz
Yokluğu sanki esaret bilmiyor
Bilmiyor nasıl hala içimde yaşıyor
Bilmiyor bilmiyor bilmiyor öyle
Bitti demekle bitmiyor
Submitted by Derin Derince on Mon, 06/06/2016 - 11:55
Align paragraphs
English translation
He doesn't know
There's no lie, I keep missing you
Your traces won't get erased
There's a heart in me that beats for nothing
Its owner is unknown
A half of me is longing
The other half of me is hating
I'm cluesses God please help me
His empty place can't be filled, saying "forget (him)" won't do anything
His absence is like a slavery
He doesn't know
He doesn't know how he still lives in me, he doesn't know
He doesn't know
He doesn't know
Saying "it's over" like this, doesn't make it end
Ben Sana Mecburum You Are A Must For Me
Ben Sana Mecburum You Are A Must For Me
Ben sana mecburum bilemezsin
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum
Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
Bu şehir o eski İstanbul mudur?
Karanlıkta bulutlar parçalanıyor
Sokak lambaları birden yanıyor
Kaldırımlarda yağmur kokusu
Ben sana mecburum sen yoksun
Sevmek kimi zaman rezilce korkudur
İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur
Tutsak ustura ağzında yaşamaktan
Kimi zaman ellerini kırar tutkusu
Birkaç hayat çıkarır yaşamasından
Hangi kapıyı çalsa kimi zaman
Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu
Fatihte yoksul bir gramafon çalıyor
Eski zamanlardan bir Cuma çalıyor
Durup köşe başında deliksiz dinlesem
Sana kullanılmamış bir gök getirsem
Haftalar ellerimde ufalanıyor
Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
Ben sana mecburum sen yoksun
Belki Haziranda mavi benekli çocuksun
Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor