Let's Learn Turkish
Let's Learn Turkish
Let's Learn Turkish
Adem’s Baba Embarrassed Him
Adem’s Baba Embarrassed Him
A Turkish Story by Emre & Murat Kebir
Somewhere below the clouds there is an island called the United Kingdom. In the south of this island there is a city called London. In the south of this city there is a small village. And in this village there lives an eleven year old boy called Adem.
No, no. His name is not Adam. It is 'Adem'. That's right, there is an 'e' instead of an 'a' just before the last letter 'm'. Adem is a Turkish name. Both Adam and Adem mean 'the first man in the world.'
Adem is a curious boy who loves reading. He reads all kinds of story books. He also reads The Guinness Book of World Records. This is his favourite.
The young boy loves to talk about the things he reads in his Book of Records. If Adem were here now, he would already be talking about Sultan Kosen of Turkey who is eight feet and one inch tall. Sultan Kosen is the tallest living man in the Guinness Book of World Records!
Güneş Işıldamıyor
Güneş Işıldamıyor
Cuma gecesi
Ve ben havamda değilim
Seninle takılmayı tercih ederim
Bu gece
Yazları burada kalmak için
Ama ben iyi değilim
Çünkü güneş ışıldamıyor
Uzakta
Güneş ışıldamıyor
Güneş ışıldamıyor
Güneş ışıldamıyor
Hepsini alabilirdim
Ama hiçbir şey, hiçbir önemi yok
Sen gittiğinde, şimdi
Güneş ışıldamıyor
Güneş ışıldamıyor
Güneş ışıldamıyor
Güneş ışıldamıyor
Cuma gecesi
Saat iki buçuğa gelmek üzere
Seninle olmayı tercih ederim
Evet, bu gece
Yazları burada kalmak için
Ama bir şey doğru değil
Çünkü güneş ışıldamayacak
Yolumda, yolumda
Vücudun her şeyi söylüyor
Bana gitmemi söylemek için
Kalbim patlamak üzere
O yüzden bilmek istemiyorum
Şimdi onu açtım
Ama hepsine sahip değilim
Bebeğim iyi değilim
Sensiz daha da iyi olmayacağım
Güneş ışıldamıyor
Güneş ışıldamıyor
Güneş ışıldamıyor
Hepsini alabilirdim
Ama hiçbir şey, hiçbir önemi yok
Sen gittiğinde, şimdi
Güneş ışıldamıyor
Güneş ışıldamıyor
I Used To Cry
I Used To Cry
Sitting in my dreams,
alone for you to come back.
Things are better than they seem,
don't you worry I'll be fine.
Well I used to cry, I cried, I cried all night long.
And now I'm trying, I'm trying, I'm trying
To stop on my own.
It's really hard to admit I've been wrong for so long.
Time is all that you need,
Can't you see you're all alone.
Well I used to cry, I cried, I cried all night long.
And now I'm trying, I'm trying, I'm trying,
To stop on my own.
And I feel old, and I feel lonely,
If only I could learn to be happy.
And I feel old, and I feel lonely,
If only I could learn to be happy.
Well I used to cry, I cried, I cried all night long.
And now I'm trying, I'm trying, I'm trying,
To stop on my own.
But I used to cry, I cried, I cried all night long.
And now I'm trying, I'm trying, I'm trying,
To stop on my own.
On my own, on my own, on my own.
But I used to cry, I cried, I cried all night long.
Kapat Gözlerini Close Your Eyes
Kapat Gözlerini Close Your Eyes
Gozlerini kapa, benim o maviliginde saklanan asik,
Ac ki tekrar kavusayim bakislarindaki sevgiye
Ruzgara kosalim beraber gozlerimiz kapali,
Kiralim sonra kapali kapilari ümitsiz olmayalim, olan sadece ikimize olsun..
Sahip oldugum hersey o okyanus mavisi gozlere kurban olsun..
Close your eyes, its me beloved who hides in her blueness,
Open them so that I'll reunite with the love in your glance again,
Let's run to the wind together again, our eyes closed
Let's break then the closed doors,
Let's not be hopeless, let whatever happens, happen to us only,
Everything I own, Let it be sacrificed to those ocean blue eyes...
Bedenim Bir Kafes
Bedenim Bir Kafes
Bedenim beni sevdiğim kişiyle
Dans etmekten alıkoyan bir kafes
Ama zihnim anahtarı tutuyor
Bedenim beni sevdiğim kişiyle
Dans etmekten alıkoyan bir kafes
Ama zihnim anahtarı tutuyor
Bir sahnede duruyorum
Korkunun ve kendinden kuşku duymanın sahnesinde
Bu anlamsız bir oyun
Ama yine de alkışlayacaklar
Bedenim beni sevdiğim kişiyle
Dans etmekten alıkoyan bir kafes
Ama zihnim anahtarı tutuyor
Yanımda duruyorsun
Zihnim anahtarı tutuyor
Karanlığa ışık diyen
Bir çağda yaşıyorum
Konuştuğum dil ölmüş olsa da
Hala şekiller kafamı dolduruyor
Kimin adı olduğunu bilmediğim
Bir çağda yaşıyorum
Korkum beni dinç tutsa da
Hala kalbim çok yavaş atıyor
Bedenim beni sevdiğim kişiyle
Dans etmekten alıkoyan bir kafes
Ama zihnim anahtarı tutuyor
Yanımda duruyorsun
Zihnim anahtarı tutuyor
Bedenim bir
Bedenim bir kafes
Bize verileni alıyoruz
Unutulmuş olman
Affedildiğin anlamına gelmiyor
Geceleri adımı haykıran
Siyah At ve Kiraz Ağacı
Siyah At ve Kiraz Ağacı
İki,üç,dört
(Woo-hoo, woo-hoo) (x2)
Kalbim kendimi bildiğimden daha iyi tanır beni
Bu yüzden bütün konuşulanları yapacağım
(Woo-hoo, woo-hoo)
Hiçiliğin ortasında bir yerde rastladım
Büyük bir siyah at ve bir kiraz ağacına
(Woo-hoo, woo-hoo)
Sırtımda ufak bir korku hissettim
"Sakın arkana bakma ve sadece yürümeye devam et" dedim
(Woo-hoo, woo-hoo)
"Baksana" dediğinde siyah at
"Hey hanımefendi benimle evlenir misin ?"
(Woo-hoo, woo-hoo)
Ama ben dedimki
"Hayır hayır hayır hayır hayır hayır
dedim hayır hayır sen bana göre değilsin
hayır hayır hayır hayır hayır hayır
dedimki hayır hayır sen bana göre değilsin
(Ooooo, woo-hoo)
Erken saatlerde kalbimin bir problemi var
Bu yüzden bir veye iki kalp atışı için ölümü durdum
(Woo-hoo, woo-hoo)
Yalnızca bazı kabloları kestim
Ve bunu yapmamam gerekirdi
Ve bütün bu yıllardan sonra beni affetmeyecek
(Woo-hoo, woo-hoo)
Bu yüzden onu hiçliğin ortasında bir yere gönderdim
Basic Phrases
Basic Phrases
Hello
Merhaba
My name is _____
Benim adım _____
How are you?
Nasılsınız?
I am fine thank you
Teşekkür ederim iyiyim
Pleased to meet you
Memnun oldum
Pleased to meet you too
Ben de memnun oldum
The weather is really nice today
Bugün hava çok güzel
I speak English
Ben İngilizce konuşuyorum
I am learning Turkish
Ben Türkçe öğreniyorum
See you
Görüşürüz
What's this?
Bu ne?
This is a _______
Bu _______
Can you help me?
Bana yardımcı olabilir misiniz?
What does this mean?
Bu ne demek?
I understand
Anladım
I don't understand
Anlamadım
Do you have a _______?
_______ var mı?
Yes
Evet
No
Hayır
Please
Lütfen
Thank you
Teşekkür ederim
You're welcome
Rica ederim
Plurals
Plurals
The plural suffixes in Turkish are -lar and -ler. We use the rules of Major Vowel Harmony to decide which suffix to use. Words whose last vowel is one of (a, ı, o, u) will get -lar added to it, while those whose last vowel is one of (e, i, ö, ü) will be followed by -ler.
Last Vowel Suffix
a, ı, o, u -lar
e, i, ö, ü -ler
Examples:
Araba - Arabalar (Car - Cars)
Kapı - Kapılar (Door - Doors)
Top - Toplar (Ball - Balls)
Soru - Sorular (Question - Questions)
Kalem - Kalemler (Pen - Pens)
Cami - Camiler (Mosque - Mosques)
Göz - Gözler (Eye - Eyes)
Türk - Türkler (Turk - Turks)
Learn turkish - Transportation
Translation / Transportation
Learn turkish - Transportation
English↕ Turkish↕
Excuse me! I'm looking for the bus stop Otobüs durağı nerede lütfen? - otobüs durawhoe nerede lütfen
How much is a ticket to Sun City? Güneş Şehri'ne bilet ne kadar ? - günech chehri'ne bilet ne kadar
Where does this train go, please? Bu tren nereye gider lütfen ? - bu tren nereye gider lütfen
Does this train stop at Sun City? Bu tren Güneş Şehrinde duruyor mu? - bu tren günech chehrinde duruyor mu
When does the train for Sun City leave? Güneş Şehri'ne giden tren ne zaman kalkıyor? - günech chehri'ne giden tren ne zaman kalkoeyor
When will this train arrive in Sun City? Güneş Şehri'ne giden tren ne zaman geliyor? - günech chehri'ne giden tren ne zaman geliyor
A ticket for Sun City, please Güneş Şehri'ne bir bilet lütfen - günech chehri'ne bir bilet lütfen
Do you have the train's time table? Tren saatleri var mı? - tren saatleri var moe
Bus schedule Otobüs saatleri? - otobüs saatleri
Broken
Broken
Before I met you I would have said I’m fine
If you asked, if you asked, if you asked me...
And then you gave that word another life
(And you got, and you got, and you got me...)
I wore the pain on my face
Hoping someday it would fade
You know how to wash it away
Oh you do it
I wear the smile that you gave me
Won’t take it off if you paid me
I wouldn’t say that you saved me
But the truth is
Right when we met
You made me forget
That my heart was ever
Bro- broken
Looking at me
You wouldn't believe
That my heart was ever
Bro- broken
Before I met you I wouldn't sleep alone
But it felt, but it felt, but it felt like it
I moved my body, but my chest was stone
Couldn’t break, couldn’t break, couldn’t break it
I wore the pain on my face
Hoping someday it would fade
You know how to wash it away
Oh you do it
I wear the smile that you gave me
Won’t take it off if you paid me
I wouldn’t say that you saved me
But the truth is
Learn turkish - In case of trouble
Translation / In case of trouble
Learn turkish - In case of trouble
English↕ Turkish↕
Can you help me, please? Bana yardım edebilirmisiniz lütfen? - bana yardoem edebilirmisiniz lütfen
I'm lost Kayboldum - kayboldum
What would you like? Ne istersiniz? - ne istersiniz
What happened? Ne oldu? - ne oldu
Where could I find an interpreter? Nerede tercüman bulabilirim? - nerede terdjüman bulabilirim
Where is the nearest chemist's shop? En yakın eczane nerede? - en yakoen eczane nerede
Can you call a doctor, please Lütfen bir doktor çağırın? - lütfen bir doktor tchawhoeroen
Which kind of treatment are you undergoing at the moment? Ne tedavisi görüyorsunuz şu anda? - ne tedavissi görüyorsunuz chu anda
a hospital Hastane - hastane
a chemist's Ezcane - ezaane
a doctor Doktor - doktor
Medical department Sağlık merkezi - sawhloek merkezi
I lost my papers Kimlik kağıtlarımı kaybettim - kimlik kawhoetlaroemoe kaybettim
English↕ Turkish↕
Translation / Conversation
Learn turkish - Conversation
English↕ Turkish↕
Hello. How are you? Merhaba, nasılsın ? - merhaba, nasoelsoen
Hello. I'm fine, thank you Merhaba iyiyim, siz nasılsınız - merhaba iyiyim, siz nasoelsoenoes
Do you speak Turkish? Türkçe biliyor musun? - Türkçe biliyor musun?
No, I don't speak Turk Hayır, türkçe konuşmuyorum - hayoeur, türktche konuchmuyorum
Only a little bit Birazcık - birazik
Where do you come from? Hangi ülkeden geliyorsunuz? - hangi ülkeden geliyorsunuz
What is your nationality? Nerelisin? - nerelissin
I am English Ben ingilizim - ben ingilizim
And you, do you live here? Ya sen, burada mı yaşıyorsun ? - ya sen, burada moe yachoeyorsun
Yes, I live here Evet, burada yaşıyorum - evet, burada yachoeyorum
My name is Sarah, what's your name? Benim adım Sarah, ya seninki ? - benim adoem sarah, ya seninki
Julian Julian - julian
What are you doing here? Burada ne yapıyorsun ? - burada ne yapoeyorsun
Must, Have to, Need to, Want to
Must, Have to, Need to, Want to
1. Must
The best counterpart in Turkish for the meaning of necessity that is given with 'must' in English is the suffix '-meli'. The skeleton for using a verb with this suffix is as follows:
verb-meli-to be
I must go --> git-meli-im --> gitmeliyim (note the use of the fusion consonant y)
We must study --> çalışmalıyız (note that the suffix -meli becomes -malı due to the major vowel harmony)
You must sit down (plural) --> oturmalısınız
You must go home now. --> Şimdi eve gitmelisin.
We can show how to express the necessity of a verb the for different cases of person:
Personal Pronoun
Suffix
Ben -meliyim
Sen
-melisin
O -meli
Biz -meliyiz
Siz -melisiniz
Onlar -meliler
2. Have to
The meaning of formal obligation that 'have to' gives in English is best given by the word 'lazım' in Turkish. The structure for using this construct is as follows:
verb-me-possession (blank space) lazım
Atlantis
Atlantis
Deep underwater
Is where I left my love
Clean at the surface
Shallow to the touch
Nothing left
He's a wreck
Buried deep in the sand
Now I don't feel a thing
When I'm holding his hand
And I'm asking myself
Will I sh-sh-sh-sh shiver again
Oh, I know how to feel
I know that love exists
It's asleep with the fishes
Down in Atlantis
Oh my Lord, where's my soul
How did we end up like this
Fast asleep with the fishes
Down in Atlantis
Dig a little deeper
Baby hold your breath
Take a seat at the counter
Just give it a chance
Every bro
In the building
With his back to the wall
Not for me, be discreet
I should try not to yawn
I shut em' down, shut em' down
Like a sniper on call
Oh, I know how to feel
I know that love exists
But it's asleep with the fishes
Down in Atlantis
Oh my Lord, where's my soul
How did we end up like this
Fast asleep with the fishes
Down in Atlantis
[Kaiydo:]
Hey, hey
I know sometimes we lose sight of hope
Definite Past Tense
Definite Past Tense
(dı/di/du/dü)
There are two types of past tense in Turkish: definite past tense and reported past tense.
Definite past tense is similar to ordinary past tense in English. We use it when we know for sure that something has taken place. In other words when there is certainty about something that has happened.
The definite past tense attaches the suffixes "dı/di/du/dü" to the verb root. We obtain the verb root by removing "mak/mek" from the infinitive form. For example, the verb root of "yazmak" would be "yaz", "düşmek" would be "düş" and "izlemek" would be "izle".
We can express the definite past tense in four ways:
Positive (Eg. I wrote)
Negative (Eg. I did not write)
Positive Question (Eg. Did I write?)
Negative Question (Eg. Did I not write?)
I Ben
You Sen
He / She / It O
We Biz
You (Plural) Siz
They Onlar
Personal pronouns
POSITIVE